22 Ekim 2014 Çarşamba

Mezopotamia Sevdam

Merhaba Dostlar;

Blogger olarak ilk yazımı sizlerle paylaşmadan önce bu konunun acemisi olduğumu şimdiden söylemek isterim. Aslında ilk yazı olarak çok farklı bir konu düşünmüştüm ama Mezopotamya ya olan sevdam beni Antalya”dan Mardin”e sürükleyince bu konuda yazmaya karar verdim.
Mardin, bana göre dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi. Ona kurulacak milyonlarca cümle var biliyorum.Ben burada ilgi alanım olan antik kiliseleri size anlatmak istiyorum.Mardin, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Suriye”ye de sınırı olan inanılmaz güzel bir şehir.Farklı dini unsurların beraber yaşadığı camileri türbeleri medreseleri manastırları ve kiliseleriyle beş hanı ve bir kervansarayı olan ve her taşında binlerce yıllık tarihiyle mitolojik bir şehirdir Mardin.Hepimizin o şehirlerin kalabalığından kaçmak isteyeceği, hani masalsı yerler vardır ya..Mardin de öyle bir yer işte..Sokaklarında gezerken sanki bir Hollywood Stüdyosunda film çekiminde gibi hissedersiniz..Sokakları, dükkanları, restaurantları, Cafeleri, o kadar ilginç bir mimarı ile yaplımıştır ki, hayran olmamak içten değil..Önce size Deyrülzafaran manastırını anlatmak istiyorum.İsa dan sonra 5.yy da inşa edilen manastır 1932 ye kadar 640 yıl Süryani Ortodoks Patriklerinin ikamet yeriydi.Üç kattan oluşan manastır farklı zamanlarda inşa edilmiş olmasına rağmen aynı zamanda yapılmış etkisi vermektedir. Milattan önce güneş tapınağı olarak kullanılan manastır,Romalılar tarafından kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edilmiştir.



Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymun bazı Azizlerin kemiklerini buraya getirip kaleyi manastıra çevirmiştir.Bu nedenle önce Mor Şleymun Manastırı olarak biliniyordu.Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo,nun 793 yılından başlayarak tadilat yaptırmasından sonra onun adıyla anılmaya başladı.15yy dan sonra etrafında yetişen safran bitkisinden dolayı safran manastırı anlamına gelen Deyrulzafaran adıyla anılmaya başladı.Dilimli taş kubbesi,el işlemeli ahşap kapı ve kürsüleri,iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile Deyrulzafaran Manastırı,tarih boyunca Süryani Kilisesinin dini eğitim merkezlerinden biri olmuştur.Bölgeye ilk matbayı getiren kişi aynı zamanda bu Manastırda patriklik yapan 4.Petrustur.Bu matbaada 1969 yılına kadar Süryanice,Arapça,Osmanlıca,Türkçe kitaplar ve 1953,e kadar da Öz Hikmet adında bir dergi basılıyordu.

GÜNEŞ TAPINAĞI
Benim de manastırda en çok ilgimi çeken mekanlardan bir tanesi.Yapılış tarihi kesin olarak bilinmiyor.Mor Hananyo kilisesinin doğusunda yer alıyor.Güneş tapınağının en ilginç kısmını tavan mimarisi oluşturuyor.Tavanı oluşturan düz ve iri taşlar, geometrik yapıda olup aralarında harç kum kireç ve benzeri hiçbir malzeme kullanmadan birbirine yaslanmış ve kenetlenmiş durumda inşaa edilmiş



Burada İsa”dan önce güneşe tapan paganların ayin yaptığı biliniyor



MOR HANANYO KİLİSESİ
Deyrülzafaran Manastırının bence en özel mekanlarından biridir Mor Hananyo Kilisisi. M.S 491 ­518 yılları arasında,kardeş olan Süryani mimarlar Teodosius ve Theodora tarafından yapılmış bu kilise haç şeklinde yapılmış bir kubbeye sahip olduğundan kubbeli kilise de denir.Orta apsisteki ahşap ayin sunağı793 yılında Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo tarafından yapılmıştır.


Antik kiliselere olan merakımdan daha önce bahsetmiştim size. İçlerini girince büyüleniyorum sanki.İbadethaneler insanların huzur bulduğu tanrıyla konuştuğu en özel mekanlar elbette.



Benim için birbirlerinden farkları yok hepsinde dua ediyorum. Mor Hananyo Kilisesi de bunlardan bir tanesi sadece. Kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim.




KIRKLAR KİLİSESİ
569 yılında Süryaniler tarafından Mor Behnam ve Kız kardeşi Sara adına inşa edilmiş, inanılmaz bir mimarisi olan bir kilisedir.İlginç bir öyküsü var size elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım. 3yy da Roma imparatoru Hıristiyanlar üzerine büyük baskı uygular. Kapadokya bölgesinde Hıristiyanlığı benimsemiş kırk asker imparatora, baskısı yüzünden baş kaldırır. İmparator bu kırk askeri Sivas”a sürgün eder ve Sivas”ın kışında onları göle atar. Geceleyin gölün üstünde bir ışık belirir ve bu kırk Hıristiyan asker taçla ödüllendirilir. Sabaha karşı donarak ölen askerler Hıristiyan dünyasında şehit kabul edilirler.


Değişik yerlerde onlar adına yapılmış kilise ve manastırlar bulunmaktadır. Kırklar Kilisesi bugün Mardin”de hem ibadete hem ziyarete açık birkaç kiliseden biridir. Kilisenin Papazı Horiepiskopos Gabriel Akyüz"dür. Kendisiyle tanışmamız da ilginç oldu. Şöyle ki;Kırklar Kilisesinde daha önce olan hırsızlık vakası sebebiyle fotoğraf çekmeye izin verilmiyordu.Ben de deli gibi fotoğraf istiyorum. Gönüllü çalışanlar papazın izni olursa ancak fotoğraf çekebileceğimi söylediler. Ben de papazın evini buldum.Antalya,dan 21 saat süren bir yolculuktan sonra buraya geldiğimi antik kiliselerle ilgili bir yazı hazırladığımı, özellikle Kırklar Kilisesinin fotoğraflarımı çok istediğimi anlattım. Gözümdeki ışığı görmüş olacak ki izin verdi ben de aşağıdaki fotoğrafları çektim.Buradan tekrar Papaz Horiepiskopos Gabriel Akyüz"e sonsuz teşekkürler.


Bir yıl içinde çıkacak kitabını bana göndermesi sözüyle oradan ayrıldım.

ZEYNEL ABİDİN CAMİİ ve MOR YAKUP KİLİSESİ
Nusaybin”de bulunan ve iki farklı dinden fakat ortak bir tarihi süreci ve ortak bir kaderi paylaşan muhteşem yapıtlardır. Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi; farklı dine mensup cemaatlerin aynı avlu içinde nasıl kardeşçe yaşadıklarının en güzel örneğidir beklide. Müze müdürlüğünün öncülük ettiği “KÜLTÜR İNANÇ PARK PROJESİ” ile bu iki yapıt Unesco dünya mirası geçici listesine alınmıştır. Mor Yakup Kilisesi ve Zeynel Abidin Camiinin birbiriyle ilişkisi sadece yakın konumlarından ibaret değildir. Sürekli birbiriyle anılan bu iki yapı ortak bir tarihi geçmişe sahiptir. Kayraklarda, camiinin yapımı için gerekli paranın ”Tanrı yolunda harcanacağı düşüncesiyle” iki Hıristiyan rahip tarafından verildiği geçmektedir. Camiinin minaresini de iki Süryani usta yapmıştır.



Mor Yakup kilise bahçesinde kazı çalışmaları hala devam etmektedir ve bu kazılarda bulunan Nisibis Akademisinin dünyanın ilk üniversitesi olduğu tezi var.




Her ne kadar Urfa Harranda bulunan kalıntılar dünyanın ilk üniversitesi olarak geçsede, Nisibis Akademisinin tescili gecikince Edessa Akademisi ”Harranda bulunan” dünyanın ilk üniversitesi olarak kayıtlara geçmiştir.M.S 209 yılında yapılan ve yaklaşık 1700 yıllık tarihi geçmişi bulunan Mor Yakup Manastırı bahçesinde bulunan kalıntılar bize gerçeği söylüyor aslında. Bir zamanlar felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp ve hukuk dallarında eğitim veren dünyanın ilk üniversitesi olma özelliğine sahip.Ben hem Urfa­-Harranda bulunan üniversiteyi hem Nusaybin"dekini görmüş şanslı kişilerden biriyim.Bir sonraki yazımda Harran üniversitesini size anlatacağım.



İsadan çok önce yaşamış olan şair filozof Vifa ve yine şair filozof Mor İbn Serebyan Nusaybin okullarında yetişmiş Paganist Süryanilerdendir. Miladi 200 senesinde Antakya Akademisinin de kurucusu olan Nusaybinli Mor Yakup tarafından ilk Hıristiyan Süryani akademisi açıldı aşağıda sizlerle fotoğraflarını da paylaşacağım kiliseyi bana sabırla gezdiren Papaz Daniel,e de sizlerin aracılığı ile sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim.


Tabi ki Nusaybin sadece bu iki yapıdan ibaret değil. Adı üstünde Mezepotamya, nereye başınızı çevirseniz binlerce yıllık tarih…





İran ve Roma devletlerinin ortasında kurulan Nusaybin; tarihte üstlendiği bilimsel ve kültürel rolünden dolayı, Ümmü,l-Ulum (İlimler Anası) ve Medinetu,l-Maarif ( Bilgi Şehri) ünvanlarını almıştır.Ben Kasr-ı Serçehanda kaldım muhteşem bir otel. Nusaybine gittiğiniz zaman gönül rahatlığı ile kalabileceğiniz bir yer Hem tarihi mekanları gezmek hem kaçakçılar çarşısında alış-veriş yapmak için bile gidilir Nusaybin,e… Orada sizi dünyanın en sıcak kanlı insanları karşılıyacak emin olabilirsiniz. Bizim buralarda unuttuğumuz bütün kültürel değerleri oralarda fazlasıyla bulabilirsiniz.


Deyrulzafaranda tarçınlı çay içmemişseniz, Mardin,in muhteşem taş mimarisini görmemişseniz,süryanilere ait şarap evlerine girmemişseniz ve Nusaybin kaçakçılar çarşısından dünyanın en güzel ipek şallarından almamışsanız biraz eksiksiniz demektir Mardin anlatılmaz yaşanır diyorum ve tekrar dünyanın en sıcak kanlı ve yardımsever halkına sonsuz minnettarlığımı sunarak yazımı burada sonlandırıyorum iyi okumalar herkese…